Bu kanalda bir çok kahinden, bir çok kehanetten bahsettik şimdiye kadar 2022 kehanetleri ve kahinler serimizde.
Gerçekleşmiş ya da gerçekleşme ihtimali olan kehanetlerden.
Bu videomuzda ise konu biraz farklı. Önceden paylaştığımız kehanet videolarında genelde kahinlerin yazılı eserleri ya da söylemleri yani kanıtlanabilir eserleri bulunuyordu.
Bu videomuzda konu olan kehanetler ise tamamen kurgu, işin ilginç tarafı ise yazılı kehanetler kadar popüler olması ve inanan insanların fazla olması çünkü daha öncede dediğim gibi gerçekten olayın aslını araştıran pek fazla mecra bulunmuyor.
Şimdi gelin 2022 de İstanbul yıkılacak diyen imam rabbani 2022 kehanetleri ve arkasındaki gerçekleri beraber araştıralım.
İçindekiler
İmam Rabbani Kehanetleri
Başlangıçtan anlayacağınız gibi videomuzun konusu EL serhendi efendinin yani İmam rabbaninin 1500 lü yıllarda yazdığı sanılan kitaba dair kehanetler. Youtube daki videolara göre Osmanlı’nın Nostradamus’u kimisine göre zamanda yolculuk yapan biri. Hindistan’da yetişen en büyük veli ve âlim diye gerçiyor bazı makalelerde.
İddaa ya göre İmam rabbani 1500 lü yıllarda yazdığı kitapta İstanbul nüfusunun 17 milyonu geçeceğini ve 27 Mart 2022 tarihinde yaşanacak olan depremden sonra 2.6 milyon insanın da öleceğini ilerleyen süreçlerde bu sayının 3.2 milyona çıkacağını söylüyor.
Konu İstanbul depremi olunca ve kesin bir tarih verilince de bir hayli popüler oldu ve sayısız video yayınlandı özellikle youtube da. Makaleler yazıldı. Twitler atıldı. Hatta fatih sultan Mehmetin bile bu kehaneti bildiği söylendi. Olay o kadar kontrol çıktı ki bazı youtube kanalları bu kaynakların elinde olduğunu bile dile getirdi hatta bunu senaryolaştıran bile var. Kaynaklarınıda birazdan göstereceğim.
Normalde alışık olduğumuz kehanetlerin aksıne Bu kehanetlerin bazıları kesin tarih veren kronolojik ve neredeyse günümüz dilinde yazılmıştı. Ve geriye doğru araştırma yaptığımda herkesin kaynak olarak gösterdiği tek bir sayfadan oluşan bir fotoğraf vardı.
1500 lü yıllara bakıldığında ise böyle bir uslüp dili gerçekten zor olduğunu zaten ilk bakışta anlıyoruz ki benide kuşkulandıran olay buydu.
2022 İstanbul Deprem Kehanetleri
Kehanetlerden bazıları tam olarak şöyle;
‘’27 Mart 2022 İstanbul cehennemi denilen deprem oldu. Kayda geçen ölü sayısı 2.6 milyon ama gerçek rakamın kayıplarla beraber 3.2 milyon olduğu 4 sene sonra ortaya çıktı.
Deprem, boğaza paralel yapılmakta olan ikinci kanal inşaatı üzerinden Küçük ve Büyükçekmece havzalarını açarak daha sonra değiştirelemeyecek olan coğrafi bir değişikliğin başlangıcı oldu.
Sehrin nüfusu kayıp ölümlerle birlikte 17 milyondan 6 milyona düştü.
Avrupa yakasındaki sahil yerleşkeleri zemin kayması yüzünden yerleşime kapandı’’.
Anlayacağınız gibi gündeme gelmesindeki bir diğer unsurda kanal İstanbul projesinin tehlikesiyle örtüşmesi. İlk duyduğunuzda oha nasıl bu kadar net tahmin edilebilir diyebilirsiniz. Ama asıl gerçeğin biraz farklı olduğunu birazdan anlayacaksınız.
“13 Temmuz 2037 Yeniden büyük bir deprem oldu. Ölü sayısı bu sefer, alınan tedbirler ve göç yüzünden zalan nüfus nedeniyle 70 binde kaldı. Bu sarsıntı Darıcanın batısından kuzeye doğru coğrafi bir yırtık meydana getirdi, orada büyük bir haliç oluştu.”
Bu kehanetlerdeki günümüz konuşumasına yakınlığından kendini ele veriyor zaten.
El Serhendi Efendi yani imam rabbani karakteri
Yaptığım araştırmalarda İmam Rabbani’nin aktarılan kehanetleri içeren bir eseri bulunmuyor. Muhyiddin ibni arabi kehanetlerini biliyorsunuz bir kaynakçası vardı saatlerin hazinesi kitabı yada nostradamusun dörtlükleri hepsinin belli bir kaynağı yazılı eseri var. Biraz daha detaylı araştırma yaptığımda 1500’lü yıllarda yazıldığı sanılan bu kehanetler 2014 yılında bir dergide yayımlanan bir metinden alıntı olduğunu keşfettim.
El Serhendi Efendi yani imam rabbani karakteri Turgut Yüksel’in kurguladığı bir karakterden öte başka bir şey değil. Turgut Yükselin kendi yazdığı yazıya geçmeden önce şunuda belirteyim tarihte böyle bir kişinin varlığını inkar etmiyorum yada bu kişi yalan demiyorum bunun altın çizeyim ama bahsedilen kehanetler tamamen Turgut Yükselin Şehir efsaneleri adlı yazı çalışmasında kurguladığı kehanetlerden başka bir şey değil.
İmam Rabbani Kehanetleri Gerçek Değil
Üzgünüm bazı youtube kanalları ve web site yazarları, twittercıların korku politikasından yararlanarak rant elde etmeye çalışmasından başka bir şey değil. Bir önceki videoda da çindeki yeni virüs olayının gerçeğini ortaya çıkartmıştık. 1500’lü yıllardan 2000’li yıllara yönelik kehanetler de Turgut Yüksel’in kaleme aldığı kurgu kehanetler.
Turgut yüksel’de zaten bundan biraz şikayetçi o kadar içeriğini kullanmışlar bundan para kazanmışlar ama adamın isminden bahseden yok…
Turgut Yüksel, 24 Aralık 2020 tarihinde K24’te yayımlanan “Kent efsaneleri: Nasıl doğar, yayılır, benimsenirler?” başlıklı yazısında bu durumu şöyle dile getirmiş;
Uzunca bir müddet Ot dergisinde “Kent Rehberi” isimli bir köşe yazmıştım. Bazı yazılarım kentin karanlık tarafı, geçmişi ve geleceğiyle ilgili metalepsis yapısına sahip, gerçekle kurgunun bilinçli olarak ihlal edildiği metinlerden oluşuyordu. Hulasa, tarih yazısı gibi görünse de aslında edebiyat yazılarıydı Ki bu tür yazıların içine ilgilenen veya şüpheye düşen okurun küçük bir araştırmayla bulabileceği ipuçları da yerleştiriyordum.
2014 yılının Ocak ayında yayınlanan yazımda yaratmış olduğum kurgu bir karakter olan El Serhendi Efendi’nin zamanda yolculuk yaparak gelecekten bize verdiği vakalardan bahsediyordum ve 2022’den 2250’ye kadarki gelecek zaman içinde İstanbul üzerinden dünyanın başına gelecek olanları aktardım kısaca.
Yazıya yine kurgu olduğunu belirten ipuçlarını yerleştirerek, gerçek ve kurgu karakterleri bir arada kullanıp bir giriş öyküsü yazmıştım.
El Serhendi Efendi’nin kitabında yer alan gelecekteki olaylar ise aslında herkesin bildiği ama görmezden gelmeyi tercih ettiği vakalardan oluşuyordu:
Yukarıda bahsettiğim İstanbul depremi, küresel ısınma, denizlerin yükselmesi, iklim göçleri, ırkçılığın artması, su savaşları, virüs salgını ve hatta nükleer savaş… beklenen ve olma ihtimali yüksek afetler. Yazıda sadece beklenen bu afetlerin çarpıcılığını artırmak için onlara birer tarih vererek dile getirmiştim. Aslında ortada bilinmedik hiçbir şey yok!
Yazıyı zaman içinde tamamen unutmuştum, diğer yazdıklarım gibi. Bir sosyal medya asosyali olduğum için orada olup bitenlerden de pek haberim yoktur. Ta ki geçtiğimiz bir akşam yazıda da ismini andığım M. Özsoy bir mesaj gönderene kadar… “Senin yazın YouTube’da yüz binlerce kez izlenmiş” diyordu; sonra da ilgili adresin linkini gönderdi. Merakla ben de izledim:
Bir kişi derginin, köşenin ve benim ismimi zikretmeden, yazımı neredeyse noktasına virgülüne kadar okuyordu ve izlenme sayısı baktığım sırada 450.000’di. Sonra sağ tarafta çıkan bağlantılı videolara baktım. Başka bir kanalda iki kişi benim yazım üzerine yorum yapıyorlardı, yine ismim söylenmeden. İzlenme sayısı 62.000 idi. Bir başka video yine yazımdan bahsedip, ilk kanalda yazımı okuyan kişiyi konuk ederek onun yorumlarına yer veriyordu. İzlenme sayısı 320.000 kişi. Başka bir kanal yine metni olduğu gibi okumuş ve 190.000 kişi dinlemiş. Sonra yazı hakkında ekşi sözlükte 8 sayfa yorum yapıldığını, web sitelerinde yer aldığını, facebook’da defalarca paylaşıldığını ve twitterde ise amiyane tabirle mevzunun alıp yürüdüğünü kıs kıs gülerek farkettim.
Farkına varmadan bir kent efsanesinin doğuşuna vesile olmuşum. Kent efsanelerini severim; kötücül değildirler, kıssadan hisse barındırıp doğru olana üstü kapalı veya açık olarak işaret ederler. Lakin karşılaştığım bu durum bana biraz tuhaf geldi.
Turgut yükselin kaleminden bu kehanetlerin geri kalanı da şöyle…
13 Temmuz 2037: Yeniden büyük deprem oldu. Ölü sayısı bu sefer, alınan tedbirler ve göç yüzünden azalan nüfus sebebiyle 70 binde kaldı. Bu sarsıntı Darıca’nın batısından kuzeye doğru coğrafi bir yırtık meydana getirdi, orada büyük bir haliç oluştu.
7 Ocak 2047: 1990’larda başlayan ve önlemi alınmayan küresel ısınma sebebiyle şehrin sahil sınırlarında 20/1’lik bir küçülme olduğu açıklandı.
Aynı yıl içinde ırkçılar küresel ısınma sonucunda meydana gelen iklimsel göçlerden dolayı şehre gelmeye başlayan kuzeyli göçmenlere karşı organize şiddet göstermeye başladı. Koalisyon hükümeti göçmenlerden aldığı yerleşim parasının yanı sıra yüzde 30 olan tüketim vergisini yüzde 60’e çıkardı. Kriz yüzünden çatışma çıktı. Bir gecede suç oranı bir önceki on yıla göre yüzde 400 arttı. Sıkıyönetim ilan edildi.
23 Temmuz 2048: Sıkıyönetime rağmen iki gün içinde 17.800 göçmen linç edildi. Evleri yağmalandı. Dönemin hükümeti yaralama ve tecavüz vakalarını kayıtlardan sildirdi.
2 Şubat 2072: Bu yıl başlayan ve 32 gün süren I. Dünya Su Savaşları sırasında şehrin nüfusu 300 bine indi. Savaşı kaybeden Türkiye 22 yıl boyunca Çin-ABD (El Serhendi Efendi buna ‘dünyanın iki yanındaki memleket’ der, Rıza Nedim bunu Çin-ABD olarak tercüme eder) ortaklığı tarafından yönetildi.
21 Eylül 2087: Avrupa Konfederasyon Şirketi, 2037 yılında Darıca’nın batısında oluşan halici kuzeydeki Ağva havzasıyla birleştirerek İstanbul Boğazı’nın 42 km doğusunda ikinci bir boğaz açtı.
Yine aynı yılın 19 Aralığı’nda iki boğaz arasında oluşan adayı Çin-ABD ortaklığı yüzyıllığına Avrupa Konfederasyonu’na kiraladı ve ada ‘Ticari Özerk Bölge’ ilan edildi. Vergi sıfıra indirildi ve dünyadaki kara para adaya akmaya başladı.
8 Ağustos 2094: Ülke yönetimi Türkiye’ye devredildi, ama şehir ABD-Çin-Avrupa adası olarak tutuldu. Nüfus 21 milyona ulaşmıştı geçen süre içinde.
1 Mart 2103: Dünyayı saran VN7 virüsü bütün önlemlere rağmen şehre girdi. Üç ay içinde İstanbul adası ve civarında kayıtlara göre 16 milyon kişi öldü.
Ölüleri gömecek yer olmadığı için Avrupa yakasında 4, ada içinde de 3 tane olmak üzere dev krematoryumlar yapıldı. Şirket fırınlardan üreteceği elektrik enerjisi karşılığında bu yapıları ücretsiz olarak inşa etti. Filtrelere rağmen denizin üzeri tamamen külle kaplanmıştı. Sağ kalanlar gaz maskesiyle dolaşıyordu. Yağma olayları iki yıl devam etti. 48.300 yağmacı yakalandığı yerde infaz edildi.
7 Şubat 2107: Kimyasal atıklar ve çevre kirliliği yüzünden İstanbul’un güneyi yerleşim alanının dışına çıkarıldı. Bölgeyi terk etmek istemeyen yerleşimciler tarafından bu alanlar özerk bölge ilan edildi.
11 Mayıs 2115: ‘II. Dünya Su Savaşları’ çıktı. İstanbul’un üzerine alev/atom/nükleer) bomba atıldı. Sadece sığınaklarda bulunan 30.000 kişi kurtuldu. Savaşta kazanan olmadı ve ülkeler uzlaştı. 18 gün süren savaşta 2 milyar kişi öldü. Mevcut su havzaları ve nehirler kullanılamaz hale geldi. Kuraklık, kıtlık ve salgın hastalıklar yüzünden iki yıl içinde dünya nüfusu 800 milyon kişiye indi.
2115-2203: Yılları arasında ısı/ışıma/radyasyon (üst maddedeki sıralama geçerlidir) yüzünden İstanbul’da tek bir canlı bile kalmadı.
21 Eylül 2187: Avrupa Konfederasyonu’yla yapılmış olan kira kontratı bitti. Yönetim Türkiye’ye geçti ama vergilendirme için muhatap bulamadı.
2250 yılına kadar kimse adaya ayak basmadı.”
2022 Türkiye ve dünya kehanetleri serisi
2022 Türkiye ve dünya kehanetleri serimizin 5. bölümü sizlerle. 2022 Türkiye ve Dünya Kehanetleri serimizde kimler yok ki? 2022 yılına girmeden önce kehanetleri gerçekleşen kendini kanıtlayan kahin ve astrologlar bu seride… Muhyiddin İbni Arabi, Baba Vanga, Nostradamus, Azerbaycanlı Şaman, Aziz Malaki – Shipton Ana ve diğerleri… 2022’de neler olacak?