Yıl 1959. Rusya’da gizemi çözülemeyen Dyatlov geçidi vakası sırrını hala koruyor. 9 kayakçının Ural Dağları’nda kayakçıların olay gecesi bilinmeyen bir nedenden dolayı çadırlarını yırtarak -30 °C sıcaklıkta ve ağır kar yağışında yalın ayak çadırı terk ettiğini saptamıştır. Diyatlov Geçidi kazası 20. Yüzyılın en merak edilen konusu olarak nitelenebilir. 62 yıldır araştırmacılar , uzman dağcılar , izciler ve bilim adamları gerçeğe ulaşmanın peşindeler. Sizce bugüne kadar gizemi çözülemeyen olayla ilgili ortaya çıkan yeni belgeler Dyatlov Vakasını aydınlattı mı?
İçindekiler
Gizemli Dyatlov Geçidi Vakası Nedir?
Dyatlov Geçidi vakası veya Dyatlov Geçidi kazası, 9 kayakçının Ural Dağları‘nda tahminen 2 Şubat 1959 gecesinde gizemli ölümlerini belirtmek için kullanılır. Olay, Holat Syahl dağının doğusunda bulunan ve bu olayın ardından grubun lideri olan İgor Alekseyeviç Dyatlov’un soyadını alan Dyatlov Geçidi’nde gerçekleşmiştir. Araştırmacılar, kayakçıların olay gecesi bilinmeyen bir nedenden dolayı çadırlarını yırtarak -30 °C sıcaklıkta ve ağır kar yağışında yalın ayak çadırı terk ettiğini saptamıştır. Bulunan cesetlerden ikisinin kafatasında; diğer iki tanesinin ise kaburgalarında kırıklar bulunmuştur.
Arama Çalışmaları ve Cesetlerin Bulunması
Gezi planı dahilinde grubun 12 Şubat’ta Vijay’a dönmesi ve spor kulübüne telgraf çekmesi gerekiyordu. Fakat Dyatlov, Yudin’e gecikme olabileceğini söylediği için bundan sonraki birkaç gün içinde grup için kimse endişelenmedi. İlerleyen günlerde gruptan haber alınamaması sonucu gönüllüler ile başlatılan arama çalışmalarına polisler ve ordu da helikopterlerle katıldı.
26 Şubat’ta kurtarma ekibi terk edilmiş ve parçalanarak kullanılamaz hale gelmiş çadırı buldu. Çadırı bulan Mihail Şaravin, çadırın parçalandığını ve karla kaplı olduğunu, fakat grubun eşyalarını ve ayakkabılarını burada bıraktığını belirtti. Araştırmacılar ise sonrasında çadır üzerinde yaptıkları araştırmalarda, çadırın içeriden yırtıldığını teyit ettiler. Dokuz kişiye ait olduğu belirtilen ve sadece çorap, bazen de çıplak ayak ve tek bir ayakkabı izleri ormanlık alana yöneliyordu. 500 metre sonra ise izler karla örtülüyordu. Ormanın girişindeki sedir ağacının altında yanarak kül olmuş odunlar ve Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun cesetleri bulundu. İkisi de yalnızca iç çamaşırı ve çorap giyiyorlardı. Yakmaya çalıştıkları odunlar ise cesetlerinin bulunduğu sedir ağacının beş metre yukarısından kırılmıştı. Araştırmacılar bundan, ikilinin bir şeylere bakınmak (belki kamp veya grubun diğer üyeleri) için ağaca çıktığını çıkardı. Araştırmacılar sedir ağacı ile kamp arasında üç ceset daha buluyorlar. İgor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin. Araştırmacılar birbirlerinden 150 metre uzaklıkta bulunan bu gençlerin kampa giderken öldüklerini düşünüyor. Cesetler ağaçtan sırasıyla 300, 480 ve 630 metre uzaklıkta bulunuyor.
Gizemli Dyatlov Geçidi Vakası Raporu
Bulunan ilk beş cesedin Yuri Krivonişenko, Yuri Doroşenko, Igor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin’in hipotermi sonucu öldüğü belirtildi. Slobodin’in kafatasında bir kırık buluyordu. Araştırmacılar bu kırığın onu bayıltacak ama öldürmeyecek bir hasara yol açtığını not düştüler. Slobodin’in muhtemelen nereden geldiği belirsiz darbeyi aldıktan sonra bayıldığı ve donarak öldüğü belirtiliyor. Sonraki dört ceset ise anlaşıldığı kadarıyla travmatik şekilde ölmüşlerdi. Thibeaux-Brignolles’ın kafatası kırılmıştı. Dubinina ve Zolotarev’in kaburga kemikleri kırıktı ve Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı yoktu. Dört cesedin giysileri (2 pantolon ve bir hırka) üzerinde yapılan araştırmada normalinden yüksek oranda radyasyona rastlandı.
Gizemli Olay Hakkında Diğer Bilgiler
- 2 yaşındaki Yuri Kuntseviç, cesetlerin üzerinde kahverengi bronzlaşmış lekeler olduğunu söylüyor.
- Grubun 50 kilometre uzağındaki diğer kayakçılar olay gecesinde kuzeyde garip turuncu küreler gördüklerini rapor ettiler. Bu tip raporlar 1959 yılında Ocak ayından Mart ayına kadar alındı. Fakat bunların sonra R-7 Semyorka roket testi olduğu teyit edildi.
- Olay gecesi grubun çektiği son fotoğrafın garip turuncu küreleri gösterdiği iddia edilmektedir.
- Olay yerinde garip bir metal parçası bulunduğu rapor ediliyor. Bu metal parçası arama ekibi tarafından fotoğraflanmıştır.
- Araştırmacılar Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun kamp ateşini kuru odunlar yerine sedir ağacından kırdıkları yaş dallarla yaktıkları tespit etmişlerdir. Bundan dolayı gençlerin olay gecesi görme yetilerini kaybettikleri düşünülmektedir.
- Grubun son kamp yeri Baykonur Uzay Üssü‘nden (R-7 roket testinin yapıldığı alan) Novaya Zemlya‘nın (Sovyet Rusya’nın nükleer araştırmalar yaptığı yer) arasında kuruluydu.
- Olay yerinde gruba ait ayak izlerinden başka yabancı ayak izi yok. Bu bulgu ise Mansi yerlileri veya başka yabancılar tarafından öldürüldükleri tezini çürütüyor.
- Cesetlerin aldıkları darbelerle kırıkları olduğu görülüyor.
- Rüstem Slobodin’in dudakları ve yüzünün sol yarısının şiş olduğu tespit edildi. Vücudunun değişik yerlerinde darp izleri görülüyor. Slobodin midesini kramp girmiş veya darbe almış gibi tutuyor. Cesedin bulunduğu pozisyona bakarak araştırmacılar Slobodin’in bir şeyle mücadele etmiş olabileceğini düşünüyorlar. Darp izleri, dudağının ve yüzünün sol yarısının şişik olması bu iddiayı doğrularken, çevrede yabancı ayak izi olmaması iddiayı çürütüyor.
- Dere yatağında suyun içinde bulunan dört cesedin giysileri üzerinde mor renkte lekeler görülüyor. Araştırmacılar bunların minerallerden kaynaklandığını düşünüyor.
- Grubun; İgor Dyatlov, Yuri Krivonişenko, Rüstem Slobodin, Semyon Zolotarev’a ait 4 kamerası olduğuna inanılıyor, fakat Dyatlov dışındaki diğer kameraların içinde ne olduğu bilinmiyor veya açıklanmıyor. Semyon Zolotarev olay gecesi çadırdan kaçarken kamerasını yanına alan tek kişi.
- Yuri Krivonişenko’nun burnunun bir kısmı yok. (Otopsi resimlerinde görülebilir.)
- İddiaya göre Yuri Doroşenko’nın gruptan ayrı özel bir günlüğü var ve grubun günlüğü ile birlikte çadırda bulundu. Günlükte felaketin tam nedeninin yazdığı söyleniyor.
- Semyon Alexandroviç Zolotarev, grubun en yaşlı üyesi olup diğer ekip üyeleri öğrenci iken kendisi II. Dünya Savaşı sırasında Kızıl Ordu saflarında yer almış eski bir asker olup uzun yıllar zorlu şartlarda savaşmıştır.